Metin Çulhaoğlu
Eski bir yoldaşın ardından
Ali Önder Öndeş, kişisel iddialılık ve kararlılık ile tevazuun ve herkesin hakkını vermenin bir arada olabileceğini, ikisinin bağdaşabileceğini gösteren bir örnek olarak durmaktadır.
Hadi biraz popülizm yapalım
Burjuva demokrasilerinde insanlar adaylara kendilerini temsil etsin, çıkarlarını savunsun, sorunlarını dile getirsin diye oy verip onları Meclis’e yollar. Kimi durumlarda seçilenler yerel ölçekte halk tarafından bilinen, tanınan kişilerdir; “onlardan biri” sayılır.
“Devrimci demokrasi”: Hala zemini var mı?
Kimilerine göre “devrimci demokrasi” burjuva devrimlere özgü bir kategoridir; nitekim Marx da bu kavramı özellikle 1848-1850 dönemi Fransa’sını değerlendirirken kullanmıştır. Dolayısıyla burjuva devrimler dönemi kapandığına göre tarihsel bir kategori olarak devrimci demokrasinin zemini de ortadan kalkmıştır…
Toplum ve kitleler geri gelir mi?
Bizce kapitalizmin kendi işleyişi ve dinamikleri bildiğimiz anlamda toplumu ve toplumsal olanı, bu arada “kitleleri” yeniden sahneye çağıracak yönde seyretmektedir. Sosyalistlerin bu süreçte kendi söylemleri ve etkinlikleriyle neler yapabilecekleri giderek daha çok önem kazanmaktadır.
Tersten Jdanovculuk
Tersten Jdanovculuk” derken kastettiğimiz, bu kez kültür ve sanat alanlarında öne çıkmış “duayen” kişilerin zaman zaman (bereket her zaman değil) sosyalist hareketi, bu hareketin tarihini ve örgütlerini yargılayıp mahkum etmeye kalkmalarıdır.
Yakın dönemde devlet-siyaset ilişkileri üzerine
Ulaşılabilecek sonuçlardan biri şudur: AKP kalırsa, “devlet” zamanla bu partinin ve iktidarın da başını ağrıtacak tepkiler vermeye başlayacaktır; yok eğer AKP gider de yerine başka bir iktidar gelirse bu kez o iktidara ayar verecek, kendine “baktıracaktır.”
İleriye bakmak
Değiştirmeye yönelik siyasette trafik ağırlıklı olarak tek yönlüdür: Var olan nesnelliğe, güncele bakarak ileri yönelik birtakım projeksiyonlar yapılabilir; ama geleceğin “mutasavver” (tasavvur edilen) koşullarının güncel siyasete projeksiyonu hemen hemen imkansızdır.
Kemiği gerçekten olmayan dil
İdeoloji “teorisinde”, nesnel gerçeklikle bu gerçekliğe ilişkin olarak geliştirilen düşünce sistemleri arasında mutlaka bir bağ vardır.
AKP’nin gerçekten gidici olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Taraftar kitlesindeki ve futbol ulemasındaki “Ama Özil bir dünya yıldızı” düşüncesinin seçmen kitlesindeki muadili ya da karşılığı “Ama yol yaptılar, köprü yaptılar” ve “Ama Erdoğan bir dünya lideri” düşüncesidir.